MS hastalığı, veya multipl skleroz, beyin ve omuriliğin oluşturduğu merkezi sinir sistemi ile göz sinirlerini etkileyebilen kronik nörolojik bir hastalıktır. Multipl skleroz en yaygın genç erişkin yaş grubunda görülmektedir.
Multipl skleroz, kişinin bağışıklık sistemindeki bozukluk sonucu merkezi sinir sistemindeki sinir hücrelerinin etrafını saran miyelin tabakası etkilenmektedir. Miyelin tabakasının zarar görmesi, sinir sisteminin vücudun çeşitli organlarına gönderdiği mesajların iletiminde kesintilere veya aksamalara neden olmaktadır.
MS hastalığı kişide görme, denge, kas kontrolü ve diğer temel vücut fonksiyonları ile ilgili sorunlara neden olmaktadır. Hastalık belirtilerinin şiddeti kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bazı kişilerin tedavi gerektirmeyen çok hafif belirtileri varken bazı kişiler etrafta dolaşmak ve günlük aktiviteleri yapmak için bile yardıma ihtiyaç duyabilir.
MS hastalığı belirtileri kişiden kişiye farklı şekillerde oluşabilir. Bu belirtiler multipl skleroz hastalığının alt tipine göre de değişkenlik gösterir.
MS hastalığında belirtiler herhangi bir anda ortaya çıkabilir. Semptomların yol açtığı şikayetler genellikle kısmen ya da tamamen düzelir, fakat bazı MS tiplerinde ataklara bağlı belirtilerin neden olduğu şikayetler kalıcı olabilir. Örneğin, optik sinir kılıfının hasarına göre kişide renk parlaklığının azalması gibi şikayetler veya kalıcı görme kaybı oluşabilir.
Multipl skleroz hastalığı belirtileri açısından son derece kişisel bir hastalıktır, yani her belirti her MS hastasında görülmeyebilir ya da aynı şiddette yakınmalara yol açmayabilir. MS hastalarında genel olarak gözlemlenen belirtiler ise aşağıdaki gibidir:
Multipl skleroz hastalığında kişinin kendi bağışıklık sistemindeki hücreler sinir hücrelerinin üstünü kaplayan koruyucu kılıf miyeline. Miyelinin görevi sinir liflerini korumak ve beyin ile vücudun geri kalanı arasındaki iletişimi sağlamaktır. Bu saldırı sonucunda hastalık kişinin sinir hücrelerinin bozulmasına ya da kalıcı olarak hasar görmesine neden olabilir.
MS hastalığına sahip anne veya babanın çocuklarında aynı hastalığın görülme oranı, toplumdaki aynı yaş grubu kişilerle kıyaslandığında 7-10 kat daha fazladır. Ancak genler, hastalığın oluşmasında tek faktör değildir. MS hastalığının oluşmasında etkili olan diğer birkaç faktör şunlardır:
Multipl skleroz hastalığında görülen belirti ve bulgular diğer pek çok nörolojik hastalığı taklit edebilmektedir. Bu sebeple ayırıcı tanı belirlemede hastanın ayrıntılı öyküsü, fizik muayene, bazı testler ve görüntüleme yöntemleri kullanılır.
MS hastalığın teşhisinde kullanılabilecek özelleşmiş bir test yoktur. Tanı için öncelikle bu alanda uzman hekimler tarafından hastanın belirtilerinin diğer olası nedenlerin elenmesi gerekir.
Nöroloji uzmanı tarafından yapılacak ayrıntılı bir nörolojik muayene tanı konulabilmesi için son derecede değerlidir. MRG ile beyin ve omurilikteki miyelin kılıfında herhangi bir hasarın var olup olmadığı tespit edilebilir, yani MRG tanının doğrulanmasındaki en büyük yardımcılardan biridir.
Kan testleri, çok nadir fakat belirtileri MS ile oldukça benzer bir durum olan vitamin eksikliği veya nöromiyelitis optika olarak adlandırılan hastalığı ayırt etmek için yapılır.
Lomber ponksiyon prosedürü, belinizden bir iğne yardımıyla beyin omurilik sıvısından numune almak için kullanılmaktadır. Beyin omurilik sıvısı, beyin ve omuriliği çevreleyen sıvıdır ve bu sıvıda meydana gelen değişiklikler, sinir sisteminde sorunlara yol açabilir.
MS tanısı için günümüzde 2017 McDonald kriterleri uygulanmaktadır. Hekim, öncelikle hastanın ayrıntılı anamnezini alır ve daha sonrasında nörolojik muayenesini yapar. Laboratuvar testleri ve radyolojik görüntüleme tetkikleri ile elde edilen bulguların belirli kriterleri karşılaması durumunda kişiye multipl skleroz tanısı konulur.
Multipl skleroz tanısı alan kişilere uygulanan tedavi, hastanın yaşadığı atak sayısını ve hastalığın kişi üzerinde oluşturduğu etkileri azaltmaya yöneliktir. MS tedavisi hastanın mevcut durumuna uygun olduğu belirlenen ilaçlarla yapılır.
Multipl skleroz atakları sırasında kişiye 3 ila 10 gün boyunca metilprednizolon adı verilen steroid (damar yolundan kortizon) verilir. Seçilmiş vakalarda kortizon tedavisine oral yolla da devam edilebilir. Bu süre boyunca hastanın günlük diyetinden tuz ve karbonhidrat çıkarılır. Hastanın bağışıklık sisteminde ortaya çıkan düzensizliğin giderilmesi ve atak sayısının azaltılması için kişiye özel farklı ilaçlar reçete edilebilir.